Image Slider

Edo Dönemi: Utsuro-Bune Hakkında

| Tarih:
Cumartesi, Ağustos 10, 2024

Utsuro-bune ile 1803 yılında Japonya'nın doğusunda, kıyı eyaleti olan Hitachi (ibaraki) de karşılaştıkları söylenmektedir. İçi boş tekne -taşıt- anlamına gelmektedir. 

Japon halk edebiyatının dört metninde yer almaktadır. Oushuku Zakki (1815), Toen Shōsetsu (1825), Hyōryū Kishū (1835) and Ume-no-chiri (1844). *Dönemin hanlıklarında bulunan ünlü edebiyatçıların yazmış olduğu halk yazıları.

22 Şubat 1803 yılında Utsuro-bune içinde 20'li yaşlarında bir kadın ile birlikte karaya vurdu. Sahildeki balıkçılar tarafından çıkarılan, tanımlanamayan araçtaki kadın halk ile iletişim kuramamış ve okyanusa geri sürüklenerek kaybolmuştur. Ufologlar tarihteki ilk dünya dışı varlık ile yapılan temasın kanıtı olarak bahsetmektedir.

Tekne tamamen demirden yapılma fakat bütün camları kristaldi. Tekneden çıkan kadın halkın anlamayacağı bir dilde konuşuyordu. Elinde bir kutu vardı ve kutuyu vermemek için büyük bir çaba sarf etmekteydi. Halk kadından korkup başlarına iş açmamak için tekneyi geri sürükleyerek okyanusa yollamıştır. Bu şekilde anlattığımda bir masal gibi görünse de, yukarıda bahsettiğim dört halk hikayesi birbirinden farklı yerlerde ve dönemde yazılmış olup aynı hikayeyi anlatmaktadır. Fakat hikaye UFO araştırmacılarını bir noktada ters köşeye düşürmektedir. Hikayede ki taşıt uçmuyor tamamen demirden kaplı bir tekne. Hatta uçan nesne yerine denizaltına benzetenler daha fazla.

Köküne indiğimizde 舟 (bune)'nin tanımı sade bir şekilde "tekne" anlamına geliyor. Utsuro manasına bakıldığında en yaygın çevirisi "içi boş" anlamına gelmektedir.

Hikayeyi gerçekçi yapan en önemli olay Japon roman yazarı Kyokutei Bakin. Edo döneminin en önemli edebiyatçısı olarak adlandırılıyor. Kyokutei Toen Shōsetsu ismi ile birkaç sayfadan oluşan aylık hikaye paylaşımı yapmaktadır. Bu yayınlar Kyokutei ve arkadaşları tarafından gerçek hikayelerden yazılmaktadır. Utsuro-Bune'ye de değinmişlerdir. (Utsuro Bune No Michi Tono Sogu  -boş teknenin görgü tanıkları-) Önemli detay; olay yaşandıktan 22 yıl sonra tekrar yazılmış olması..

Hikayeden kesit;
"22 Şubat aylardan 3'ün 1803'ünde.. Tsuruhama kıyısında küçük bir tekneye benzeyen garip bir cisim görüldü. Bölgede yaşayan tekneciler tekneyi gözlemledi ve karşılamak için kıyıya doğru ilerlediler. Daha önce görülmüş yada yapılmış hiçbir tekneye benzemiyordu. Yaklaşık 3.30 metre boyu 5.45 genişliğine sahipti. Aynı top gibiydi. Pencereleri sanki katlanabilir gibi duruyordu. Su geçirmediği kesindi. Metal tabakası çarpmaktan koruyordu. Tekneden bir kadın çıktı. Yüzü çok soluk fakat kaş ve saçları kıpkırmızıydı. Tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Aşırı derecede dikkat çeken bize uymayan kıyafetler giyiyordu. Üst kısmı dar ama altına giydiği boldu. Kadınlar iletişim kurmaya çalıştı fakat ne dediğini anlamıyorduk. Boyu çok uzundu. Elinde çok önemli olduğunu düşündüğümüz bir kare kutu vardı. Asla bırakmıyordu. Yaklaşılmasını bile kabul etmiyordu. Gemisine bakmamıza karışmadı. İçerisinde çarşaf ve su kabı vardı. Bir çeşit hamur ve ip gibi nesne ile dolanmış et parçasına benzeyen birkaç şey daha vardı. Kadının bir prenses olabileceğini ve babası tarafından cezalandırıldığını düşündük. Hatta kral olan babası kızının sevdiği kişiye karşı olduğu için kafasını kesip bu tuhaf kare kutuya koyduğunu bile söyleyenler oldu. Biraz zalimce olacaktı fakat ne dediğini anlamıyor oluşumuz ve tuhaf hareketlerinden dolayı tekneyi iterek geri göndermenin doğru olduğuna karar verildi."

Bazı çevirilere göre tekne başka kıyılara da sürüklenmiş fakat tekneciler aynı sebeplerden dolayı okyanusa geri itmiş. Buradaki önemli detay olarak aslında Hanedanlık içerisinde olay duyulur yayılır, imparator başımıza dert açar diye mecburen halk geri gönderiyor. 


1844 yılında yazılan Ume-no-chiri (梅の塵)'den bir kesit;
"1803 yılının ilkbaharı Haratonohama kıyısına bir tekne sürüklendi. Demir bir küre ve tencereye benziyordu. Üstü zifiri koyu olan siyah kaplamaydı. Boyu 3.60 genişliği 5.40 metre civarındaydı. 1.5 metre boylarında bembeyaz tenli bir kız tekneden aşağı sarkıyordu. Giysileri daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyordu. Elindeki kutuya bir kişinin bile yaklaşmasına izin vermiyordu. Teknenin içinde sanki bir halı var gibiydi. Halı üzerindeki çarşafın içerisinde unlu mamuller ve bir et parçasına benzeyen nesne bulunuyordu. Tekne içerisinde birçok çeşitte desen vardı fakat anlayamadık. Anlayabileceğimiz hiçbir şey söylemiyordu."

Hikayeler ile ilgili bir çok söylenti mevcut. Mesela kızıl saçlı olarak yapılan tasvir aslında Kyokutei'nin o dönem Rusya ile etkileşimde olduğu ve sık sık bölgenin kadınlarını gördüğü için tasviri bu şekilde yaptığı söylenmekte. 

Eski Japon kültüründe kızıl saçın şeytan ile ilişkilendirildiği ve tekne içindeki kadının "ötekileştirildiği" söylenmektedir. Hatta daha da derinlemesine bakarsak Edo dönemindeki Samuraylar ve Hollandalı Hristiyanlar arasında bir etkileşim vardı. -endonun sessizlik kitabında sıkca görebilirsiniz.- Dönemin Shogunları, Hollandalı kadınların farklı görünmesinden dolayı ülkeye girişini bile engellemiştir. Belki de bu destansı olay aslında Hollandalı bir kadının ülkeye giriş çabasıydı.

Ufologlar açısından bakacak olursak eklemiş olduğum resimlerden görmüş olacaksınız ki dönemin hikayelerinde benzer içerikler bulunuyor. Kanıtlı tasvirlerin olması tarihin bir belgelenişi olarak kabul edilmektedir. Konu hakkında fazla bilgim yok ancak İngiltere'deki Rendlesham Orman olaylarında da benzer durumlar rapor edilmiş. (Tekne ve çizimlerin benzerliği.)

Belki Edo dönemi sanatçılarının büyüttüğü "anlattıkça büyür efsaneler" diyebileceğimiz bir hikayeydi. Tabii modern Japonya bu hikayeyi benimsemiş ve kıyıya vurduğu söylenen alanlarda oyun parkları yaratmıştır.






Kendimi "Dünya'ya Ait" Hissetmiyorum

| Tarih:
Pazar, Mayıs 12, 2024

Farklı bir zaman içerisinde yaşıyor gibiyim. Yapmacıklaştım, hissedebiliyorum. Kaç gibiyim?

Zaman çok hızlı ilerliyor. Flashback yapın; 10 sene önce 30 yaşında ki insanlar nasıldı? Bu ilginç değişimin elbette teknoloji ile bağlantısı var, fakat tek başına teknoloji bunu yaptı diyemeyiz. Geniş açıdan bakarsak herkesin teknolojiye çok hızlı uyum sağlayamadığını görüyoruz. Örneğin Türkiye şartlarında hala telefon kullanamayan yaşlılar var. Bu kesimin yetiştirdiği bir nesilde var. Gerçek o ki bundan 10 sene önce, 30 yaşlarında ki insanlar "yaşlı" insanlardı.

Zamanın içinde hızlıca hareket edip taşıyoruz. Dünya zaman dilimi, bizler akrep yelkovanız. Bizim daha hızlı hareket ediyor olmamız durumu ürkütücü hale getiriyor. Zaman dışında, düşünce ve görüş gibi fikirlerin çok hızlı tüketiliyor olması da bir sorun. Eskiden bir çok düşünce önemliyken, bir sene sonra inanılmaz saçma bir konuma gelebilir oldu. Sürece sektörler ayak uyduramadı. Mesela; Sinema sektörü? Gazetecilik? Gazeteciler dünya'ya yön verirken, kimsenin iplemediği seçenek oldular. E-habercilikten bahsetmeyin.

İnsanlara bakıyorum yapmacık. Mesleklere bakıyorum herkes yalan. Psikolojim bozuldu desem, belki de.. Hiçbir şeyin zevk vermediği bir döneme girdiğimizin farkındasınızdır. Savaşlara bakın mesela? Ülkelerin isimlerini vermeden tarafsız yazıyorum, benim umurumda değil. Bahsetmek istediğim; savaş görüntüleri oyun gibi. Yüzlerce destek kuruluşları var hepsinin boş gereksiz olduğunu gördük. Neyin kafasını yaşadığımızı anlayamadım. Hiçbir açının mantığı olmayan bir dünya.

Türkiye'deki büyük bir firma fasulye üretmiyor. Yabancılardan gelen yönlendirmeye göre fasulye ticareti yapıp onun satışından komisyon alıyor. Fasulye üretimini de engellemiş oluyor, çünkü yatırım yok. Arz yok. Bu hangi tanıma girer?

Teknolojinin ilerlemediğinin de farkındasınızdır. Belki de nereden ilerletmek isterlerse oradan ilerletiyorlar. 2 senedir hepimizin akıllarına VR-Metaverse-AI-VisionPro gibi araçları soktular. Ne kansere çözüm bulunmuş, ne saç ekimine. Uzayda yaşamı çözeriz, depremi 30-40 saniye önce fark eder telefondan uyarı göndeririz? Yersen.

Müsait zamanda 2000 - 2008 yıllarına ait TV, reklam, yaşam kalitesi hangisi hoşunuza giderse, çalışma ve yaşantıya bakın. Bir şeyler kasıtlı olarak hapis hayatına çevriliyor. Aşırı futbol seven biriydim ama böyle oyuncu olarak değil. Teknik direktör kafasında. Pazar günleri babamla keyfine sabahtan tahminler yapıp iddia oynar güler eğlenirdik. Sporda bitti. 2002 dünya kupasının ruhunu yaşamayan var mı? Güney Kore ve Japonya beraber ev sahipliği yapmıştı. Türkiye'nin maçı olduğunda saat farkından dolayı okullarda canlı izlerdik. Bu haldeydik yani.

Ha'ne diyecektim. Çok yakın zamanda sosyal medyada belgesel gibi bir video vardı. 1980'ler öncesinde insanların daha kötü beslenip daha az vitamine ulaşsa da obezitenin neredeyse olmadığı ile ilgili. Fakat 2000'lerden sonra obezitenin inanılmaz artışı var. Mutlaka bakın. 

Sistemin daralması ve çıkışının olmayışı "kötü gen" açlığını arttırıyor. Erkenden insan yaşamını sonlandırıp, yeni doğumların teşviki ile konu aldığım sistemin devamlılığı. Hızlı geçen zaman, bozuk psikolojiler ile ne kadar sürdürülebilir oda düşündürücü. Toplum olarak çok farklı bir düzeninde başlangıcı elbet olacaktır.

Bilsem Bir Hayalin İçindeyim

| Tarih:
Salı, Ocak 23, 2024



Bilsem bir hayalin içindeyim
Duysan beni sevdiğim
Sen ileride bense seninleyim


Gelsen bir hayalime
Konuşsan benim sevgime
Bilsem bir hayalin içindeyim

Gitmek bir sevgi ise
Gelmek bir hayalin
Konuşsan beni sevdiğim
Benim bir hayalim

Tutsak kalıp bildiğim
Bilmediklerin hayalin
Bilsem bir hayalin içindeyim

Yazıyorsam Yaşıyorum X Askerden Geldim

| Tarih:
Pazar, Ocak 07, 2024

 


2023 yılını yazı yazmadan atlatıp 2024 yılına sohbetimsi yazı ile devam edebilirim. Aslına bakarsanız geçen sene 10-15 yazıyı yarım bırakmış yada silmişimdir. Taslağımda bulunanlardan yayınlayacağım. 

Geçen seneyi çok büyük ölçüde insanlara karşı tahammülsüzlük, birçok şeyi beğenmeme durumlarıyla geçiriyordum. Ünlü hastalığına kapılmış gibiyim, asperger değil. Hızlıca birçok şeyi görüp geçirmişim aniden dibe vurmuşum. Şuanda da kurtulamadık da neyse.

Birkaç gün önce askerden geldim. Askerlik ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum fakat yazarsam muhtemelen başıma iş açılacak. Sohbetli yazının içine dahil etme kararı daha doğru olacağından devam ediyoruz. Askerlik detayına inersek -evet bedelli yaptım yıllık konuşmasını yaparım- Çok yanlış kararlarım var fakat 56BinTL iken ödeyip bedelli gitmek için bütün yolları denediğim için kendime çok dua ettim. Belki bir kaç sene önce gidebilirdim. Onun dışında ay hatası oldu Aralık değil Ekim-Kasım çok daha iyi olabilirdi. Aralığın hiçbir mantığı olmadı. Tazminat alacağım, maaş için desem sene bitmemiş oluyor. Sıcak desem evet bu ay sıcak geçti, normalde çok soğuk geçip daha beter de olabilirdi. Geç gitmek için bu kadar kasmaya gerek yok 29 yıl bir şekilde başarmışız. 

Yenilen Hakkımız Son Buldu

| Tarih:
Salı, Kasım 29, 2022

İşe girdiğimden beri kullanıldık hakkımızı güzelce yedirdik. O kadar çok yedirdik ki karşımızda obez bir yönetim yarattık. Aralarda doktor müdahelesi olsa da ameliyat olmadan kurtulmak mümkün değildi. Biraz daha devam edersem tedavi olduğumu düşündüreceğime eminim. Hem de tam şuanda. An mı? Hangi an'da? Ahahaha.

Yırtındık, hopladık tabi bu arada XS olduk sonra bizde yedik L olduk derken rotasyonumuzu alıp terfimizi aldık. Şirket içindeki eski düzene bakarsak 2,5 yılda terfi almak başarılı sayılabilir. Buna ek olarak aynı yıllar içinde Korona döneminide atlattık. Benim için başarısız, bir önceki sınav dönemindeki çılgın hatamı yapmasaydım 1,5 yıl içinde terfi alarak başarılı sayılabilirdim. Konumum çok daha farklı olabilirdi. 75 yaşında olsaydım da buna şükür diyerek anlamsızlaştırabilirdim ama bizde her şeye kabullenmek yoktur o yüzden istifamı verir geçerim demekte isteyebilirdim ama onu da demeyi düşünmüyorum. 2023 aralığa kadar çalışıp sonrasında bedelli askerliğimize geçerek geri döndüğümüzde aynı şekilde devam edebilecek miyim düşünmek lazım. Fazla düşündük. Birde aralıktan önce gidiyormuşum o daha komik olur. 

Sonunda bir üst rütbeye geçebildik. Yorucu serüvende daha çok yorulmak için minnacık bir maaş + kıdem artışı gerçekleştirerek stressimize yeni stresler ekledik, teşekkürler. Bu arada hep aklımda kaldı yazacağım yazacağım yazamadım bir türlü. Yıllar önce diyordum ki kesin bu yaşlarda kel kalacağım falan ne zamandır aklımda şuraya bir yere yazayım diye. Sıkıntısız 28'e kadar saçlı olarak geldik. Şayet kaça kadar gider anket yapabiliriz. Google da arama yapar gibi oldu başlıkta her şey yazıyor.