Utsuro-bune ile 1803 yılında Japonya'nın doğusunda, kıyı eyaleti olan Hitachi (ibaraki) de karşılaştıkları söylenmektedir. İçi boş tekne -taşıt- anlamına gelmektedir.
Japon halk edebiyatının dört metninde yer almaktadır. Oushuku Zakki (1815), Toen Shōsetsu (1825), Hyōryū Kishū (1835) and Ume-no-chiri (1844). *Dönemin hanlıklarında bulunan ünlü edebiyatçıların yazmış olduğu halk yazıları.
22 Şubat 1803 yılında Utsuro-bune içinde 20'li yaşlarında bir kadın ile birlikte karaya vurdu. Sahildeki balıkçılar tarafından çıkarılan, tanımlanamayan araçtaki kadın halk ile iletişim kuramamış ve okyanusa geri sürüklenerek kaybolmuştur. Ufologlar tarihteki ilk dünya dışı varlık ile yapılan temasın kanıtı olarak bahsetmektedir.
Tekne tamamen demirden yapılma fakat bütün camları kristaldi. Tekneden çıkan kadın halkın anlamayacağı bir dilde konuşuyordu. Elinde bir kutu vardı ve kutuyu vermemek için büyük bir çaba sarf etmekteydi. Halk kadından korkup başlarına iş açmamak için tekneyi geri sürükleyerek okyanusa yollamıştır. Bu şekilde anlattığımda bir masal gibi görünse de, yukarıda bahsettiğim dört halk hikayesi birbirinden farklı yerlerde ve dönemde yazılmış olup aynı hikayeyi anlatmaktadır. Fakat hikaye UFO araştırmacılarını bir noktada ters köşeye düşürmektedir. Hikayede ki taşıt uçmuyor tamamen demirden kaplı bir tekne. Hatta uçan nesne yerine denizaltına benzetenler daha fazla.
Köküne indiğimizde 舟 (bune)'nin tanımı sade bir şekilde "tekne" anlamına geliyor. Utsuro manasına bakıldığında en yaygın çevirisi "içi boş" anlamına gelmektedir.
Hikayeyi gerçekçi yapan en önemli olay Japon roman yazarı Kyokutei Bakin. Edo döneminin en önemli edebiyatçısı olarak adlandırılıyor. Kyokutei Toen Shōsetsu ismi ile birkaç sayfadan oluşan aylık hikaye paylaşımı yapmaktadır. Bu yayınlar Kyokutei ve arkadaşları tarafından gerçek hikayelerden yazılmaktadır. Utsuro-Bune'ye de değinmişlerdir. (Utsuro Bune No Michi Tono Sogu -boş teknenin görgü tanıkları-) Önemli detay; olay yaşandıktan 22 yıl sonra tekrar yazılmış olması..
Hikayeden kesit;
"22 Şubat aylardan 3'ün 1803'ünde.. Tsuruhama kıyısında küçük bir tekneye benzeyen garip bir cisim görüldü. Bölgede yaşayan tekneciler tekneyi gözlemledi ve karşılamak için kıyıya doğru ilerlediler. Daha önce görülmüş yada yapılmış hiçbir tekneye benzemiyordu. Yaklaşık 3.30 metre boyu 5.45 genişliğine sahipti. Aynı top gibiydi. Pencereleri sanki katlanabilir gibi duruyordu. Su geçirmediği kesindi. Metal tabakası çarpmaktan koruyordu. Tekneden bir kadın çıktı. Yüzü çok soluk fakat kaş ve saçları kıpkırmızıydı. Tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Aşırı derecede dikkat çeken bize uymayan kıyafetler giyiyordu. Üst kısmı dar ama altına giydiği boldu. Kadınlar iletişim kurmaya çalıştı fakat ne dediğini anlamıyorduk. Boyu çok uzundu. Elinde çok önemli olduğunu düşündüğümüz bir kare kutu vardı. Asla bırakmıyordu. Yaklaşılmasını bile kabul etmiyordu. Gemisine bakmamıza karışmadı. İçerisinde çarşaf ve su kabı vardı. Bir çeşit hamur ve ip gibi nesne ile dolanmış et parçasına benzeyen birkaç şey daha vardı. Kadının bir prenses olabileceğini ve babası tarafından cezalandırıldığını düşündük. Hatta kral olan babası kızının sevdiği kişiye karşı olduğu için kafasını kesip bu tuhaf kare kutuya koyduğunu bile söyleyenler oldu. Biraz zalimce olacaktı fakat ne dediğini anlamıyor oluşumuz ve tuhaf hareketlerinden dolayı tekneyi iterek geri göndermenin doğru olduğuna karar verildi."
Bazı çevirilere göre tekne başka kıyılara da sürüklenmiş fakat tekneciler aynı sebeplerden dolayı okyanusa geri itmiş. Buradaki önemli detay olarak aslında Hanedanlık içerisinde olay duyulur yayılır, imparator başımıza dert açar diye mecburen halk geri gönderiyor.
1844 yılında yazılan Ume-no-chiri (梅の塵)'den bir kesit;
"1803 yılının ilkbaharı Haratonohama kıyısına bir tekne sürüklendi. Demir bir küre ve tencereye benziyordu. Üstü zifiri koyu olan siyah kaplamaydı. Boyu 3.60 genişliği 5.40 metre civarındaydı. 1.5 metre boylarında bembeyaz tenli bir kız tekneden aşağı sarkıyordu. Giysileri daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyordu. Elindeki kutuya bir kişinin bile yaklaşmasına izin vermiyordu. Teknenin içinde sanki bir halı var gibiydi. Halı üzerindeki çarşafın içerisinde unlu mamuller ve bir et parçasına benzeyen nesne bulunuyordu. Tekne içerisinde birçok çeşitte desen vardı fakat anlayamadık. Anlayabileceğimiz hiçbir şey söylemiyordu."
Hikayeler ile ilgili bir çok söylenti mevcut. Mesela kızıl saçlı olarak yapılan tasvir aslında Kyokutei'nin o dönem Rusya ile etkileşimde olduğu ve sık sık bölgenin kadınlarını gördüğü için tasviri bu şekilde yaptığı söylenmekte.
Eski Japon kültüründe kızıl saçın şeytan ile ilişkilendirildiği ve tekne içindeki kadının "ötekileştirildiği" söylenmektedir. Hatta daha da derinlemesine bakarsak Edo dönemindeki Samuraylar ve Hollandalı Hristiyanlar arasında bir etkileşim vardı. -endonun sessizlik kitabında sıkca görebilirsiniz.- Dönemin Shogunları, Hollandalı kadınların farklı görünmesinden dolayı ülkeye girişini bile engellemiştir. Belki de bu destansı olay aslında Hollandalı bir kadının ülkeye giriş çabasıydı.
Ufologlar açısından bakacak olursak eklemiş olduğum resimlerden görmüş olacaksınız ki dönemin hikayelerinde benzer içerikler bulunuyor. Kanıtlı tasvirlerin olması tarihin bir belgelenişi olarak kabul edilmektedir. Konu hakkında fazla bilgim yok ancak İngiltere'deki Rendlesham Orman olaylarında da benzer durumlar rapor edilmiş. (Tekne ve çizimlerin benzerliği.)
Belki Edo dönemi sanatçılarının büyüttüğü "anlattıkça büyür efsaneler" diyebileceğimiz bir hikayeydi. Tabii modern Japonya bu hikayeyi benimsemiş ve kıyıya vurduğu söylenen alanlarda oyun parkları yaratmıştır.
İlk Yorumu Sen Yap !
Yorum Gönder