Haruki Murakami'nin 'Yeraltı' Kitabı Japonyaya Soğuk Bir Ders Vermeye Devam Ediyor

| On
Cuma, Ekim 12, 2018

20 Mart 1995 Sabah: Haruki Murakami Oiso Kanagawa eyaletinde kitap raflarını düzenlemekteydi.

Aynı saatlerde Tokyo metrosunda hareketli anlar yaşanıyordu. Aum Shinrikyo üyesi üç kişi şemsiyelerinin sivri uçlarıyla, taşıdıkları poşetleri delerek sarin gazı saldırısını düzenledi.

13 kişiyi öldüren bu saldırı, sözde barış ortamı arayan örgütün verdiği sonuçtu.

Murakami saldırıyı haberden öğrendikten sonra büyük bir şok yaşadı fakat onun açısından Japonya'ya bakacak olursak ülkenin yaşadığı doğal afetler ve geçmişten gelen sorunlar çerçevesinde bu saldırının basit bir "kötülükden" ibaret olmadığını hissediyordu. Yabancıların kendileri hakkında başarısız bir toplum olduğunu düşüneceklerini, aum olgusunun Japon benliğiyle bir bütün olarak bakılacağını daha fazla düşünmek istemedi. Olayın mağdurlarını, aum'u savunan, düşünen tüm insanları araştırarak sonuçları resmetmek istedi. Sonuç: 'Yeraltı: Tokyo Gazı ve Japon Ruhu' oldu.

Murakami derinlemesine yaptığı araştırmayla gazeteciliğe de adım attı. -Yaptığı bu araştırma geçtiğimiz mart ayında 20. yılına girdi. Aum lideri Shoko Asahara ve saldırıda yardımı dokunan 12 örgüt üyesi Temmuz 2018'de idam edildi. Buda Yeraltı kitabının tekrar değerlenmesini sağladı.

Tokyo üniversitesinde sosyo-kültürel çevre çalışmaları konusunda araştırmada bulunan Mayumi Fukunaga "Saldırıdan önce bile Aum üyelerinin neden bu tarz davranışlar sergiledikleri konusunda çok az bilgiye sahiptik." Aynı zamanda 'Yeraltı' kitabının 1990 yılındaki Japon toplumuna karşı bir bakış açısı getirdiğini ifade etti. Fukunaga konuşmasına devam ederek "Bu tarz felaketleri tekrar yaşamamamız için kendimi konuşmak zorunda hissediyorum. Aum Shinrikyo olgusu bir sapkınlık değildi. Toplumumuzun yapısal patolojik bir durumu." dedi.

Kitabın ilk yarısı hayatta kalanlar, aile üyeleleri, tren çalışanları ve ismi gizlenen kişilerden alınan bilgilerden oluşuyor. 
Tokyoda sabah saatinde tren istasyonu: Japonya'nın bütün homojenliğini ve inançlarını ortaya sermektedir.

Murakami; Sarin gazıyla bütünleşmiş gazeteleri çıplak el ile toplayan istasyon çalışanından, zehirli gaz salınımlarına alışmış bir kadın öğretmene, boşanmak üzere davaya giden bir karides satıcısına kadar bir çok insandan çok değişik cevaplar alıyordu. Bazı cevapları okuyucular tarafından dinlemek zor olabilir özellikle sarin gazının insan vücuduna temasıyla verdiği tepkileri mide bulandırıcı ayrıntılarla duyduktan sonra. Aslında Murakami hariç hayatta kalanların büyük bir çoğunluğu olayları geride bırakmaya özlem duyuyorlar.

Profesör Fukunaga bazı hislerini paylaşarak "Aum örgütü memnuniyetsiz yaşayan genç tabakanın buluştuğu bir yerdi. Özellikle kabarcık ekonominin* verdiği durağanlığı gören gençlerin. Örgütün takipçileri sol hareketin başarısızlığını görmüştü. Genede sosyal reformun olmasını istiyorlardı."

*Kabarcık ekonomisi (Bubble economy): Üretim, tüketim ve tüm çalışmaların robotik bir şekilde sabit gittiği ekonomi türü. Sonunda patlama durumu oluşuyor. Yani ekonominin bir kırılma noktası olacak, çoğunlukla düşüşe geçiyor. Bir nevi herşeyin çok iyi gidiyor gibi görünüp sonunda patlaması gibi.

Kitabın ikinci bölümüne geçtiğimizde röportajdaki kişilerin Haruki'nin kitaplarındaki karakterlere benzer özellikler taşıdığını görüyoruz. -Yoğun yaşam temposundan bıkmış bir o kadar da hassas özellikleri olan insanlar.- Sonuçlar aum tarikatına üye olanların sadece beyinlerinin yıkanmasıyla değil kendi tercihleriyle de geldiklerini gösteriyor. Murakami düşündüğünden farklı çıkan sonuçlardan ötürü kendisini rahatsız hissediyor. Herkesin en büyük beklentisi bütün üyelerin istekleri dışında kandırılarak üye olmalarıydı fakat sonuçlar bunu göstermedi. Bu tehlikeli tarikatı nasıl önceleyebileceğini anlamak ve bilmek istediği için aum üyelerinin özgür iradeleri ve örgüte itaat etmeleri üzerine yoğunlaşarak sorularında değişiklik yaptı.

Waseda üniversitesi profesörü Masahiro Morioka "Birçok Japona göre aum ve onun gibi olan örgütlerin çoğu korkutucu. Ve bu tarz oluşumlardan kaçınmak gerektiğini düşünüyorlar." Örgütün yükselişi sadece tek taraflı incelenmemeli. Özellikle 1995'ten beri ülke içerisinde sosyal eşitsizlik artmaya başlamıştı. Bu gelişmede aşırı sağ görüşlü eğilimlerin artmasını sağladı. Ülkenin bozulan ekonomisi ve gelişimi, insanları daha çok dini ve örgütsel alanlara itti. Buda toplumun ikiye yani örgüt üyeleri ve onlardan çekinenler şeklinde bölünmesini sağladı. Fukunaga'ya göre bu tarz örgüt artışları milliyetçi grupların yükselişini de sağladı. İnsanların örgüt liderlerine körü körüne bağlanıp takip etmesinin kötü sonuçlar doğuracağını ifade etti.

Yirmi yıllık süreç sonucunda Japonya ağır iş hayatı ve artan tüketim toplumuyla yeniden şekillenmeye başladı. Ekonominin güçlenmesi ve dijital çağa girilmesiyle de gençlere yeni yollar açılmış oldu. Aum hiçbir zaman kendisini bütün Japon toplumunun içerisine dahil edemedi. Üyeler kendilerine "biz" diyebiliyorlardı ancak onlar bu akımın içindeki piyon olmak dışına asla çıkamadılar.


İlk Yorumu Sen Yap !
Yorum Gönder

EMOTICON
Klik the button below to show emoticons and the its code
Hide Emoticon
Show Emoticon
:D
 
:)
 
:h
 
:a
 
:e
 
:f
 
:p
 
:v
 
:i
 
:j
 
:k
 
:(
 
:c
 
:n
 
:z
 
:g
 
:q
 
:r
 
:s
:t
 
:o
 
:x
 
:w
 
:m
 
:y
 
:b
 
:1
 
:2
 
:3
 
:4
 
:5
:6
 
:7
 
:8
 
:9